Uzayda yaşam sadece Güneş benzeri yıldızların etrafında dolanan dünyalar için söz konusu değil. Hatta bunların yakınında bile olmayabilir.

Bildiğimiz, hatta çok iyi tanıdığımız tek gezegen olan Yerküre ve onun üzerindeki yaşam, gezegenin ilk oluşumdan kısa bir süre sonra gelişti. Yer üzerindeki yaşamın kaynağı belki de bizim gezegenimiz değildir, kim bilir, bir takım doğal süreçler ile başka yerden bile gelmiş olabilir. Bu fikre nereden mi kapıldık? Çünkü şaşırtıcı bir şekilde, yaşam için gerekli hammaddeler, gökbilimcilerin baktığı neredeyse her yerde mevcut. Bu hammaddeler, yani organik moleküller, yıldız oluşum bölgelerinde, yıldızların kalıntılarında ve yıldızlararası gazın içerisinde, kısacası neredeyse Samanyolu Gökadası’nın her yerinde bulunuyor. Dünya oluşmadan çok önce kayalık gezegenler ve üzerlerindeki yaşam için gerekli malzemeler evrenimizde oldukça hızlı bir şekilde ortaya çıkmış olabilir.

Şimdi yıldız oluşum bölgesi içeren Orion Nebulası’na bir göz atın. Bu görüntü bize organik moleküllerin imzasının kozmosun her yerinde bulunabileceğinin adeta bir kanıtını sunuyor.

 | Uzaydan Haberler

Yaşamın hammaddesini barındıran bunun gibi başka yerler de var ve yazının geri kalanında bunların sadece 10 tanesini inceleyeceğiz. Sakın bu kadar olduğunu düşünmeyin, emin olun daha niceleri vardır ve olacaktır.

1. İlk sırada bir Herbig-Haro nesnesi ile içerisindeki organik moleküller var. Tabii ki jetlerini de unutmamak lazım.

 | Uzaydan Haberler
Görsel ESA HUBBLE NASA D PADGETT GSFC T MEGEATH UNIVERSITY OF TOLEDO AND B REIPURTH UNIVERSITY OF HAWAII

Ultra sıcak ve genç yıldızlar bazen galaksideki konumumuzdan 1500 ışık yılı uzaklıkta jetler oluşturabilir. Tıpkı Orion Nebulası içerisindeki Herbig-Haro nesnesi gibi. Genç ve kütleli yıldızlardan gelen radyasyon ve rüzgarlar, yıldızı çevreleyen organik moleküllerin bulunduğu maddeye büyük vuruşlar yapabilir.

2. ALMA teleskobu ile görüntülenen HL Tauri yıldızı ve çevresindeki gezegen oluşum diski.

 | Uzaydan Haberler
Görsel ALMA ESONAOJNRAO

Diskteki boşluklar (karanlık görünen kısımlar) yeni gezegenin varlığını gösterirken, tayfsal ölçümler ile organik ve karbon içerikli bileşiklerin çeşitliliğini ve sayısı otaya koyulabilir.

3. Kuiper Kuşağı’nın tholinler, metan ve organik olarak zengin sisini barındıran dev dünyası Plüton.

 | Uzaydan Haberler
Görsel NASA JHUAPL NEW HORIZONS LORRI

Bu uzak dünyanın tutulma gölgesinde uçtuğunda New Horizons ile tasvir edilen Plüton’un atmosferi. Atmosferik pus çok rahat bir şekilde görülüyor ve bir dizi organik, hatta burada karbon içeren bileşikler gözlendi.

4. Çok sayıda karmaşık karbon bileşimleri bakımından zengin Iris Nebulası

 | Uzaydan Haberler
Görsel GÖRAN NILSSON HOLE OBSERVATORY

Iris Nebulası ya da diğer adı ile NGC 7023, parlak genç bir yıldız tarafından aydınlatılan, çok çeşitli karmaşık ve organik moleküller içerdiği bilinen bir yansı nebulasıdır.

5. Murchison Meteoriti

 | Uzaydan Haberler
Görsel WIKIMEDIA COMMONS USER BASILICOFRESCO

20 yüzyılda Avustralya’da Dünya’ya düşen Murchison Meteoriti’nde, doğada bulunmayan amino asitlerden çok fazla bulundu. Sadece eski düz bir uzay kayasında 80’den fazla benzersiz amino asit türünün olması, yaşam için gerekli olan bileşenlerin, hatta yaşamın kendisinin evrenin farklı bir yerinde oluşmuş olabileceğinin bir göstergesi olabilir.

6.  Galaktik merkezin etil format içeren gazı.

 | Uzaydan Haberler
Görsel NASAESASSCCXCSTSCI

Galaktik merkezin çoklu dalga boyunda bir görünümünde, diğer kaynakların yanı sıra yıldızlar, gaz ve kara delikler görünmektedir. Burada yaşam için gerekli öncüler olan ağır elementler ve organik bileşiklerin de içerisinde olduğu muazzam miktarda madde var. Hatta ahududulara ve roma benzersiz kokularını veren etil format da bulunuyor.

7. Yeni yıldızların doğduğu Taurus moleküler nebulası

 | Uzaydan Haberler
Görsel ESAHERSCHELNASAJPL CALTECH ACKNOWLEDGEMENT R HURT JPL CALTECHCC BY SA 30 IGO

ESA’nın Herschel uzay gözlemeviyle yapılan birkaç gözlemden oluşturulan Taurus moleküler nebulası manzarasının küçük bir parçası. Daha parlak, kırmızı renkli bölgeler oldukça yüksek yoğunluğa ve aktif yıldız oluşumuna sahipken, mavi renkli bölgeler daha az yoğun ve soğuk bölgelere karşılık gelmektedir. Bu koca nebulanın her yerinde organik moleküller bulunmaktadır.

8. Bir zamanlar Güneş’e benzeyen bir yıldızın kalıntısı

 | Uzaydan Haberler
Görsel NASAHSTWFPC2 R SAHAI AND J TRAUGER JPL

Gezegenimsi nebulanın üzerinde öne çıkan azot, hidrojen ve oksijen, Kum Saati Nebulası (Hourglass Nebula) olarak bilinen bu oluşuma kendine has şeklini verir. Belirlenen renkler, birbirinden ayrılan çeşitli elementlerin yerlerini belirgin bir biçimde göstermektedir. Uzayda, farklı yerlerde olmak üzere, atom başına 60 Karbon ile fulleren molekülü de dahil olmak üzere karmaşık moleküller içeren çeşitli gezegenimsi nebulalar bulunmuştur.

9. 160’tan fazla benzersiz molekül içeren yıldızlararası ortamda süzülen ince ipliksi bulut (Ne! bulut mu?)

 | Uzaydan Haberler
Görsel JOSÉ JIMÉNEZ ASTROMET FLICKR

Halk arasında galaktik sirüs bulutları olarak bilinen karanlık nebulalar, Samanyolu halosunda ve diskinde bulunan, aslında moleküler gaz bulutlarıdır. Aralarından birçoğu yaşamın öncüsü olarak 100’ü aşkın organik molekülleri içerirler.

10. Kızıl Gezegen Mars

 | Uzaydan Haberler
Görsel NASAGSFC

Gezgin Meraklı (Curiosity), Mars’ta milyonlarca yıllık olan tortul kayalıkların içerisine gömülmüş eski organik molekülleri keşfetti. Bunlar karbon ve sülfür içeren, Dünya’nın ötesinde bir yaşam ile ilişkili olabilir.

 | Uzaydan Haberler
NASA JPL CORNELL

Burada renklendirilen kısımlar, Victoria Krateri’nin kenarının etrafındaki birçok burundan biri olan St. Vincent burnudur. Tabakalı zemin katmanları, Mars’ta bir zamanlar suyun varlığını gösteren tortul kayalık tarihinin en iyi kanıtıdır. Jarosit (potasyum demir sülfat) mineralinin keşfi, Mars jeolojisi için büyük bir adımdı. Kırmızı gezegende geçmiş yaşamın göstergesinin kanıtı olabilir.

yazar avatarı
Didem Dilan İzci
Koskoca evrende, küçük soluk mavi bir gezegen üzerinde yaşayan, bir astronom. Astronomi ve Uzay Bilimleri mezunu, doktora öğrencisi. Bildiklerimiz bize hep bilmediklerimizin ve öğrenmemiz gerekenlerin habercisi oluyor. O halde söylesenize neden duralım ki?