Evrenin ücra bir köşesinde bulunan bir yıldız sisteminde hayat nasıl olurdu? İnsanlar bunu yaşam olarak tanımlayabilir miydi?
Yeni bir teori bu soruların cevabına “Evet” diyor. Oxford Üniversitesi bilim insanları, 31 Ekim’de International Journal of Astrobiology’de yayınlanan bir makale, aslında diğer gezegenlerdeki (veya uydularda, asteroidlerde bulunan) yaşamın, Dünya’dakine şaşırtıcı derecede benzeyebileceğini söylüyor. Çünkü diğer gezegenlerdeki hayat, tıpkı yeryüzündeki yaşam gibi doğal seleksiyona tabii tutulacaktır. Ve eğer yaşam doğal seleksiyona maruz bırakılırsa, örneğin karbon bazlı olmasa bile, benzerlikleri paylaşma olasılığı vardır ya da işletim komutlarını DNA’dan tamamen farklı bir şekilde kodlayacaktır.
Makalenin eş-yazarı olan Oxford Universitesi Zooloji bölümünden doktora öğrencisi Samuel Levin, Live Science’a yazdığı bir emailde “Yaşayan şeyler adapte olur” diyor ve şöyle devam ediyor; “Canlılar yemek, hayatta kalmak, büyümek, çoğalmak gibi şeyleri ‘yapmaya çalışıyorlar‘ gibi görünüyorlar.”
Levin, uyum sağlamanın tek yolunun doğal seleksiyondan geçtiğini, bireyler arasındaki kalıtsal çeşitliliğin başarı farklılıklarına yol açtığı süreçte, eninde sonunda en uygun olanın hayatta kaldığını belirtti.
Uzaylı yaşamı olarak gözler önüne çıkan herhangi bir varlık, doğal seleksiyona maruz kalacak.
Adapte olmuş uzaylılar
Levin ve meslektaşları doğal seleksiyonu bir başlangıç noktası olarak kabul ederek, uzaylıların nasıl görünebilecekleri hakkındaki sorusunu gündeme getirdi. Levin, bu soruya teorik bir yaklaşımda bulunduklarını belirtti. Çoğu astrobiyolog, Dünya’da yaşamın nasıl geliştiğine bakarak “mekanistik” diye adlandırılan bir yaklaşımı ele alır ve uzak gezegenlerin çevre şartlarına uyarlamaya çalışır. Levin, mekanik tahminlerin güçlü olduğunu ancak bilinen yaşamın olduğu gezegenlerin örnek sayısının tek olması nedeniyle (şimdiye kadar üzerinde yaşam olduğu bilinen tek gezegen Dünya), neyin Dünya’ya özgü ve neyin uzayda doğru olacağını bilmenin zor olduğunu söylüyor. Örneğin, gözler ya da göz benzeri yapılar Dünya üzerinde yaklaşık 40 kez bağımsız bir şekilde evrildi ancak uzaylıların da gözleri var mı yoksa görme, Dünya merkezli bir kavram mı belli değil.
Levin, “Yaptığımız teorik öngörüler, Dünya’nın detaylarıyla bağlantılı değil” dedi. Bu öngörüler, uzaylıların karbon veya silikondan yapılmış olup olmadığına, DNA veya ‘XNA’ ya sahip olup olmadıklarına, oksijen veya azotu soluyup solumadıklarına, vb. bakılmaksızın kendi temellerine dayanıyor.
Kuramsal tahminler, uzaylıların E.T.’ye mi yoksa daha çok Predator’e mi benzeyecekleri gibi kesin kanılara varamaz, ancak doğal seleksiyon belirli bazı organizma türlerine bu süreçte yol açar, yaşam şansı verir. Levin, uzaylı yaşam formaları için; “Teoriye göre doğal seleksiyona maruz kalan uzaylılar “iç içe geçmiş” olurlardı yani zamanla karmaşık dönüşümler yapmış olmalı ve bu geçişlerin bazı kanıtlarını, izlerini ellerinde barındırıyor olmalılardı.” Dünya’da, genler bir araya gelerek genomlar oluşturmak için işbirliği yapmış, genomlar hücreler oluşturmak için hazırlık yapmış ve ilkel hücreler sonunda daha karmaşık ökaryotik hücreler oluşturmak üzere bir araya gelmişler (Örneğin; ökaryotik hücrelerin enerji dönüşüm organelleri olan Mitokondri, bir zamanlar konak hücreleriyle karşılıklı yararlı ilişkiye giren ayrı organizmalardı). Hücreler çok hücreli organizmalar oluşturmak için bir araya gelir ve çok hücreli organizmalar genellikle kolonilerde veya toplumlarda işbirliği yapar.
Komşuları tanımak
Levin ve arkadaşları, konsepti göstermek için “yumrulu bitki” olarak adlandırdıkları yumru benzeri bir uzaylı hayal ettiler. Bu uzaylı, insan vücudundaki hücrelerinin insanı canlı tutmak için birlikte çalıştıkları gibi, kendi çıkarlarını işbirliği içinde tutacak küçük nesnelerden oluşan karmaşık bir yaratık.
Levin “Yalnız mıyız?, bu evrenin temel sorularından biridir, bu yüzden dışarıda bir yerde E.T.’yi bulursak, karşılaşabileceğimiz türden bir yaşam düşünüyor olmalıyız. Daha felsefi bir seviyede söylemek gerekirse, hangi özelliklerin yaşam için evrensel olacağını anlamanın, çok değerli göründüğünü” belirtti ve ekledi, “Çalışmamız yalnız olup olmadığımız sorusuna cevap veremez, ancak yalnız değilsek bize komşularımız hakkında bir şeyler anlatır.”