Uzayla ilgili bugüne dek duyulmuş bazı yalan bilgilerin, şimdi açıklamalarıyla birlkte doğrularını öğrenelim.
10. Asteroit Kuşağı’nın İçinden Asteroitlere Çarpmadan Geçemezsiniz
Gerçek: Asteroit Kuşağı trilyonlarca asteroitten ve planetoidden oluşmasına rağmen, gök cisimlerinin birbirlerine olan uzaklıkları son derece fazladır.
NASA, bu gök cisimlerinin birbirlerine çarpma olasılığının milyarda bir olduğunu ortaya çıkardı.
Asteroit Kuşağı, Mars ile Jüpiter’in yörüngesi arasında kalan bölgede konumlanmaktadır.
Uzayda 50 trilyon trilyon km3’lük bir hacim kaplamaktadır, bu da her bir asteroitin çevresinde ortalama 1 milyar km3’lük hacme sahip olması anlamına geliyor.
Bir küme içerisinde veya grup halinde bulunan asteroitler bile birbirlerinden yüzlerce, binlerce km uzaklıkta bulunurlar.
NASA 11 uzay aracını bu kemerden geçirip uzaya göndermiştir ve beklenildiği gibi araçlar, çizik dahi almadan yollarına devam etmiştir.
9. Merkür, Güneş’e En Yakın Gezegen Olduğu İçin En Sıcak Gezegendir
Gerçek: Güneş’e olan uzaklığı bir gezegenin ortalama sıcaklığı üzerinde dolaylı bir etkiye sahiptir.
Merkür, Güneş Sistemi’ndeki en küçük ve 57 milyon km mesafeyle Güneş’e en yakın gezegendir.
Merkür’de gündüz vakti yüzey sıcaklığı 427°C’ye kadar yükselmektedir. Fakat Merkür’ün kendi ekseni etrafındaki dönüşünden dolayı, geceleri 58 Dünya günü sürer ve gezegendeki ince atmosferden dolayı gece sıcaklığı birden düşerek -173°C’ye kadar iner.
Venüs gezegeni, Merkür’den 2 kat daha uzak bir mesafede bulunmasına rağmen karbondioksit ve nitrojenden oluşan kalın atmosferi, Venüs’ü Güneş Sistemi’ndeki en sıcak gezegen yapmaktadır.
Kalın atmosfer, Venüs’ü yaklaşık 462°C sıcaklığında sabit olarak tutmaktadır.
8. Güneş Büyük Bir Ateş Topudur
Gerçek: Ateş; sıcaklık, yakıt ve oksijene bağlı olan kimyasal bir süreçtir. Kimyasal elementler Güneş’te bulunmazlar.
Güneş 4 milyar yıldan fazla bir süredir, nükleer füzyon yoluyla Güneş Sistemi’ne ısı ve ışık yaymaktadır.
Güneş’in çekirdeğindeki basınç ve yüksek sıcaklık, hidrojen atomlarının birleşmesine sebep olur ve helyum atomuna dönüştürür. Bu enerji daha sonra Güneş Sistemi’ne ısı ve ışık olarak yayılır.
Güneş’te her 1 saniyede 700.000.000 ton hidrojen atomu, helyuma dönüşmektedir.
Dünya’da yanabilecek en sıcak ateş 3,083°C’dir. Güneş’in çekirdeğindeki sıcaklık ise 15 milyon °C’ye ulaşmaktadır.
7. Korunmasız Bir Şekilde Uzay Boşluğuna Çıksaydınız Donardınız
Gerçek: Dış uzay donmanın da ötesindedir. Ölçülen sıcaklık 2.7 Kelvin’dir ve bu değer -270,45°C’ye karşılık gelir. Ancak bu sıcaklıkta doğrudan donmazdınız, aslında çok daha fazla ısınırdınız.
Uzay boşluğunda vücudunuzdaki ısıyı transfer edecek hiçbir şey olmayacaktır. Dolayısıyla donarak ölmeniz imkansız.
Armstrong Limiti olarak bilinen düşük atmosfer basıncında su, insan vücudu sıcaklığında (37°C’de) kaynamaktadır. Bu da şu anlama geliyor: Vücudumuzda bulunan vücut sıvıları; tükürük, göz yaşı ve ciğerlerde bulunan sıvılar fokurdamaya başlar ve ani bir şekilde buharlaşır.
1966 yılında NASA’da basınç odası testi için gönüllü olan Jim LeBlanc, 15 saniye boyunca eğitim odasında kazara basınç azalmasına maruz kaldıktan sonra bilincini yitirdi. Bayılmadan önce hissettiği son şey, dilindeki ıslaklığın kaynıyor olduğuydu.
6. Ay’ın Karanlık Bir Yüzü Var
Gerçek: “Ay’ın Karanlık Tarafı” ifadesi ışığın yokluğu olan “karanlık” anlamında değil, bilinmeyen anlamındaki “karanlık” tır.
Ay’ın yörünge periyodu, Dünya’nın dönme periyoduna eşit olduğundan, Dünya’dan baktığımızda Ay’ın her zaman bir yüzünü görürüz.
Dünya’dan bakıldığında görülemeyen bu yüz “Ay’ın Karanlık Yüzü” olarak geçmekteydi, ta ki 1959 yılında Sovyet Birliği’nin Luna 3 uzay aracı, Ay’ın görülmeyen bu yüzeyini ilk kez fotoğraflayana kadar.
Ay’ın her iki yüzünde, 2 hafta boyunca gündüz ve 2 hafta boyunca da gece yaşanmaktadır. Diğer bir deyişle, her iki yüz de Güneş’ten neredeyse eşit miktarda ışık almaktadır.
5. Kuyruklu Yıldızlar Uzayda Çok Hızlı Gittikleri İçin Kuyruğa Sahiptirler
Gerçek: Kuyruklu yıldızlar, sahip oldukları yüksek hızdan dolayı ya da herhangi bir tarafa doğru gittiğinden dolayı kuyruklu değillerdir.
Uzayın en derin yerlerinde, Güneş’ten çok uzakta, bir kuyruklu yıldızın ya çok az ya da hiç kuyruğu yoktur.
Kuyruklu yıldızlar Güneş Sistemi’nin dış bölgelerinden gelip, Güneş’e doğru yaklaştıkça erimeye başlarlar. Kuyruklu yıldız, ilerleme doğrultusunun zıt yönünde toz parçacıkları salar ve kuyruk doğrultusu da her zaman Güneş’i gösterir.
Aslında kuyruklu yıldızlar 2 kuyruğa sahiptirler: birisi gazdan oluşurken, diğeri toz ve küçük katı parçacıklardan oluşmaktadır. Bunun sebebi Güneş rüzgarlarının, kaçmakta olan gaz ve toza farklı şekillerde etki etmesidir.
Kuyruklu yıldız yoluna devam ettikçe, kuyruğu binlerce, milyonlarca kilometre uzunluğa erişmektedir.
4. Dünya Yuvarlaktır
Gerçek: Dünya’nın gerçek şekli, kutuplarından basık ve ekvatordan şişkin bir geometrik biçim olan geoiddir.
Kendi eksenindeki hızlı dönme kuvvetinden dolayı, Dünya aslında ekvatordan şişkindir, bu da onun üzerine basılmış bir top gibi görünmesine sebep olur. Bu nedenle Dünya’nın ekvator çapı, kutup çapına göre 43 km daha geniştir. Bu şişikliten dolayı, teknik olarak, Dünya’daki en yüksek nokta Everest Dağı değil, Ekvador’daki Chimborazo Dağı’dır.
Chimborazo, Everest’ten 2500 metre daha alçak olmasına rağmen, Dünya’nın şişik ekvator bölgesinde konumlanıyor olması, onu Dünya’nın merkezinden yüzeye kadar olan en zirve noktası yapmaktadır.
3. Kara Delikler Huni Şekilli Boşluklardır
Gerçek: Kara deliklerin huni şekilli oluşlarına dair yanlış anlaşılma, kara deliğin kütleçekiminin çevresindeki uzayı nasıl büktüğünü gösteren 2 boyutlu temsili çizimlerden kaynaklanmaktadır.
3 boyutlu evren gerçeğinde, kara delikler küreseldir ve kütleçekimleri çevresindeki maddeyi çekme kabiliyetine sahiptirler.
Bir cismin kütleçekimi, onun kütlesi kadar güçlüdür. Yani eğer güneşimiz aynı kütleye sahip bir kara delik ile yer değiştirirse, Güneş Sistemi’ndeki tüm gezegenler aynı kütleçekimsel kuvvete maruz kalacaklarından dolayı yörüngelerine aynen devam edeceklerdir.
2. Uzay Giysisi Olmadan Uzaya Çıkıldığında İnsan Vücudu Patlar
Gerçek: Patlamasanız dahi, dış uzaydaki düşük basınç ciğerlere, kalbe ve beyne hayati etkilerde bulunacaktır.
Düşük basınca ani maruz kalma, ciğerlerde kopma ve kanamalara neden olacaktır. Basıncın eksikliği, vücudunuzdaki deri altındaki suyun kaynamasına sebep olacağından, vücudunuzun hacmi ani bir şekilde normal hacminin 2 katına çıkar.
Ancak şişmenin yanı sıra; kemikleriniz, deriniz ve organlarınız vücudunuzda bozulmamış olarak kalarak vücudun patlamasının önüne geçecektir.
1. Sıfır Yerçekimi Vardır
Gerçek: Uluslararası Uzay İstasyonu’ndaki astronotlar sıfır yerçekiminden dolayı değil, mikro kütleçekiminden dolayı süzülürler.
Uluslararası Uzay İstasyonu, Dünya’ya 320 km uzaklıktaki bir yörüngede dolanmaktadır, ki bu mesafede Dünya’nın kütleçekimi gezegenin yüzeyine göre %90 kuvvete sahiptir.
Dünya’nın kütleçekimi kuvvetinden dolayı; uzay aracı, astronot ekibi ve orada bulunan tüm cisimler Dünya’ya doğru düşer haldedirler. Fakat Dünya neredeyse sabit olarak saatte 28.000 km hızla hareket ettiği için, uzay aracı sürekli düşmeye devam eder ve buna mikro kütleçekimi denilmektedir.
Bu düşme efekti Tom Hanks’in oynadığı Apollo 13 filminde etkili bir şekilde görülebilmektedir. Ağırlıksız sahneler NASA’nın özel olarak dizayn ettiği KC-135 uçağında, yerden 10 km yukarıdan dalışa geçerken çekildi. Bütün bunların hepsi 25 saniyeliğine sıfır yerçekimi illüzyonu oluşturmak için yapıldı.
Film ekibi bunun gibi 612 uçuş gerçekleştirerek 4 saatlik çekime katlanmak zorunda kaldılar.