Evren’deki Hayat Partisine Erken mi Geldik?

1026

Paradoks

Fermi Paradoksu esasen Evren’in şimdiki yaşı ve içerdiği yıldız sayısına bakıldığında bizden başka da zeki yaşam formunun izine rastlamamız gerektiğinden bahseder. Bu tartışma Evren’in yaşı (13.8 milyar yıl) ile Güneş Sistemi’mizin yaşı (4.5 milyar yıl) arasındaki muazzam boşluğa dayanmaktadır. Tabi ki içerisinde bizim olmadığımız bu 9.5 milyar yıllık süre içerisinde hayat diğer yıldız sistemlerinde evrilmek için kendisine yeterince zaman bulabilir. Yani Evren’deki hayat partisine erken mi geldik?


“Hayat ne zaman ortaya çıktı?” diye soracak olursanız, basit bir şekilde “şimdi” diye yanıtlayabilirsiniz.


Bununla birlikte Harvard-Smithsonian Astrofizik Araştırma Merkezi (Harvard-Smithsonian Center for Astrophysics – CfA) araştırmacılarının gerçekleştirdiği yeni bir teorik çalışma farklı bir Fermi Paradoksu önermekte. Yakında Journal of Cosmology and Astrophysics üzerinde de yayınlanacak olan çalışmaya göre, bildiğimiz yaşam “zeka partisi” için biraz prematüre olabilir, en azından kozmolojik bakış açısından böyle.

Kozmik Ölçekte Hesaplamalar

“Kozmik Zamanın Bir Fonksiyonu Olarak Yaşam İçin Göreli Olasılık” (Relative Likelihood for Life as a Function of Cosmic Time) başlıklı çalışmaya göre araştırma ekibi, Büyük Patlama’dan sonra oluşan ilk yıldızlardan (30 milyon yıl sonrası) uzak geleceğe kadarki sürede Evren’imiz içerisinde Yer benzeri gezegenlerin oluşabilme ihtimalini hesapladı. Ve bildiğimiz anlamda yaşamın, “yıldızın kütlesi” ile belirlendiğini buldular.

VLT lazer sistemi. Görsel: ESO/G. Hüdepohl | Uzaydan Haberler
VLT lazer sistemi Görsel ESOG Hüdepohl

Harvard-Smithsonian Astrofizik Merkezi’nden Avi Loeb, CfA’nın basın açıklamasını şöyle açıklıyor:

“‘Hayat ne zaman ortaya çıktı?’ diye soracak olursanız, basit bir şekilde ‘şimdi’ diye yanıtlayabilirsiniz. Fakat hayatın uzak gelecekte ortaya çıkması gerektiğini hesaplıyoruz. O zaman neden düşük kütleli bir yıldız etrafında yaşamadığımızı sorabilirsiniz. Bir ihtimal prematüre olduğumuz için. Bir diğer ihtimal ise düşük kütleli yıldız etrafının hayatın ortaya çıkabilmesi için elverişli olmaması.”


Bu, neden şimdiye kadar bizden başka akıllı yaşam izine rastlayamadığımızın da cevabı olabilir, belki daha ortaya çıkması için yeterli zaman geçmemiştir.


Esasen daha büyük kütleli yıldızlar, örneğin Güneş’ten iki ya da üç kat fazla kütleye sahip olanlar, daha kısa bir ömre sahip, yani etraflarındaki gezegende canlılık ortaya çıkamadan ölüyorlar. Daha küçük kütleli yıldızlar, ki 0.1 Güneş kütlesine sahip olanlar, çok daha uzun bir ömre sahipler, öyle ki bazı astrofizik modellerle altı ile on iki trilyon yıllık ömürlerinin olabileceğini hesaplanmakta.

Ne Kadar Zaman Geçerse İhtimal O Kadar Artıyor

Bir başka deyişle, Evren’deki yaşam olasılığı, geçen zamanla artıyor. Çalışmaya göre, Loeb ve arkadaşları günümüzde anakolda bulunan kırmızı cüce yıldızların bir on trilyon yıl daha yaşayabilecekleri sonucuna ulaşmışlar. Bu zaman zarfında o yıldızlardan kimisinin gezegeninde hayatın gelişmesi ihtimali şu andakinden 1000 kat fazla.

Bu nedenle, anladığımız anlamda yaşam için, karbon temelli ve Yeryüzü’nde bir milyar yılda evrilmiş organizmalar olarak, kozmik zaman ölçeğinde geç değil erken ortaya çıkmıştır denebilir. Bu neden şimdiye kadar bizden başka akıllı yaşam izine rastlayamadığımızın da cevabı olabilir, belki daha ortaya çıkması için yeterli zaman geçmemiştir. Yıldızlarının evrimi sırasında yok edildiklerini iddia eden çalışmalara göre bu daha iyi bir ihtimal.

James Webb Uzay Teleskobu. Görsel: NASA | Uzaydan Haberler
James Webb Uzay Teleskobu Görsel NASA

Ancak Dr. Loeb’in açıklamasına göre ekip mevcut hipoteze alternatif, küçük kütleli yıldız etrafındaki gezegenlerin yüzleşeceği tehlikeler için de hesaplamalar yapıyor. Mesela küçük kütleli yıldızları evrimlerinin başlarında güçlü UV rüzgarları salarlar ki, bu da etraflarındaki gezegenlerin atmosferlerini sıyırıp atar.

Yani Yer’deki prematüre hayatın yanında diğer gezegenlerdeki hayatlar oluşma aşamasındayken silinip yok olmuş da olabilir. Sonuç olarak bunu kesin olarak bilebilmemizin yegane yolu Yer benzeri ötegezegen arayışını sürdürmek ve tayf çekerler ile atmosferlerinin biyolojik yapısını incelemek olacak.

Bu bağlamda Ötegezegen Geçişi Keşif Uydusu (Transiting Exoplanet Survey Satellite – TESS) ve James Webb Uzay Teleskobu gibi görevler, onları bulmak için biçilmiş kaftan.

yazar avatarı
Mehmed Naim Bağıran
Astronomi ve uzay ile ilgili haberler her zaman insanların ilgisini çekmekte ama özellikle büyük kitlelere ulaşan medya organlarında bilim editörü eksikliğinden ülkemizde insanlar çoğu zaman yalan yanlış bilgi bombardımanına tutulmaktalar. Bizler de bu konuda alanında uzman yazarlarımızla, belki az ama kaliteli ve doğru haberleri sizlere sosyal platformun mümkün olan her alanında ulaştırmayı kendimize görev edindik.