14 Temmuz 2015 tarihinde Yeni Ufuklar uzay sondası, cüce gezegen Pluton’un yanından uçuş yapan ilk uzay aracı olarak tarih yazdı. O zamandan beri, yıldızlararası ortamda Voyager 1 ve 2’ye katılmak için yönünü Kuiper Kuşağı’na çevirmiş durumda. Bu kilometre taşının da aşılması ile birçoğunun merak ettiği soru ise sıradakinin ne olduğu.
Doğal olarak yönümüzü en yakın yıldıza çevirmemiz öneriliyor, özellikle de yıldızlararası yolculuk savunucuları ve öte gezegen avcıları tarafından. Yer’in yakın komşusu olmasının dışında bu sistemin, bir ya da daha fazla öte gezegen barındırma ihtimali var. Sistemde öte gezegenlerin varlığının ispatlanması oraya gidişin sebeplerinden birisi ama daha çok, bu yolculuğun büyük bir başarı olacak olması oraya gidişin başında gelmekte.
Yer’den 4.3 ışık yılı uzaklıklata bulunan Alfa Centauri sistemi üç yıldız barındırmaktadır, Alfa Centauri A, B ve C (Proxima Centauri). Günümüze kadar öte gezegen avcıları gezegen sistemi olup olmadığı konusunda ayrıştılar. Bu ayrışma, Avrupa Güney Gözlemevi’nin La Silla tesislerindeki Avrupalı gözlemcilerin Alfa Centauri B’nin yörüngesinde muhtemel öte gezegen (Alfa Centauri Bb olarak adlandırılan) arama çalışmaları ile başladı.
Dört yıl boyunca Alfa Centauri B’nin Doppler yöntemi ile tayfını ve renk tayfına baktılar. Sonra bilinen istatistik dağılım filtrelemelerini uygulayarak arkaplan gürültüsünü minimuma indirip gözlediklerinin gezegen olduğundan emin oldular.
Ekim 2012’de Nature dergisinde yayınlanan bir makale ile Alfa Centauri Bb’nin varlığını ilan ettiler. Araştırma takımına göre buldukları gezegen Dünya benzeri ve Alfa Centauri B yörüngesinde yaşanabilir bölgede (Goldilocks Bölgesi) dolanmakta. Bu onu şimdiye kadar bulunan en yakın Yer benzeri ötegezegen yaptı.
Bununla birlikte, ilan edilmesinden üç yıl sonra Ekim 2015’te Oxford Üniversitesi’nden araştırmacılar, orjinal analizlerde kusurlar olduğunu söyleyen “Ghost in the Time Series” başlıklı makaleyi yayınladılar. Makaleye göre, ESO araştırma takımının gözlediği, orijinal verinin “pencere fonksiyonu” ile doğal olarak ortaya çıkan bir sinyal, yani gölge veri (ghost signal).
Ancak aynı araştırma ekibi, Mart 2015’te Alfa Centauri B yörüngesinde başka bir yabancı gezegen varlığını öne sürdüler. Hubble Uzay Teleskobu verileriyle B yıldızı önünden geçen olası bir gezegenin delillerini keşfettiler. Onaylanırsa, bu gezegen Alfa Centauri Bc olarak adlandırılacak ve ne yazık ki gezegen yıldızına hayat barındıramayacak kadar yakın bir yörüngede dolanmakta.
Bu nedenle, Yale Üniversitesi Astronomi profesörü ve aynı zamanda yüzlerce gezegen keşfetmiş bir Planetary Society üyesi olan Dr. Debra Fischer gibi bilim insanları Alfa Centauri sitemine yapılacak bir görevi savunuyorlar. Kendisinin Universe Today için yaptığı yazılı açıklamada şöyle söyledi:
Keppler görevi bize neredeyse her yıldızın gezegeni olabileceğini gösterdi ve Alfa Centauri sisteminden çok da farklı olmayan çift yıldız sistemleri etrafında da gezegenler bulduk. Mevcut hassasiyet ile henüz fark edemiyor olabileceğimiz gezegenlerin var olması ihtimali yüksek. Yakın Yer yörüngesinde bir uzay aracı ile yeterli hassasiyetle alınacak verilerle sitemdeki küçük karasal gezegenler keşfedilmesi olası. Bir kere bulunduklarında böylesi bir gezegen, yaşam aramak için robotik uzay araçlarının oraya gönderilmesi için bizi oldukça motive edecektir.
Doğal olarak en yakın yıldız sistemine bir uzay aracı göndermek büyük zorluklar içeriyor. En gelişmiş teknolojilerimizle bile Alfa Centauri’ye ulaşmak binlerce yıl sürmekte, kesin konuşmak gerekirse 72 bin ile 81 bin yıl arasında. Fırlatmadan sonra sisteme ulaşana kadar yaklaşık 3000 ile 4000 nesil geçmesi gerekiyor ki bu pek değecek gibi görünmüyor.
Şimdiye kadar ulaşılmış en yüksek hız olan, 1970’lerin sonlarında Helios 2 sondası ile ulaşılmış 240.000 km/saat hızda gönderilse bile yolculuk 19000 yıl sürmekte. Bu yolculuğu yapabilmek ve hedefine ulaşan sondanın gönderdiği sinyalleri normal bir hayat süresi içerisinde alabilmek için yeni ve deneysel yöntemlerin geliştirilmesi gerekmekte.
Şimdiye kadar on yıllardır nükleer-ısısal itiş motorlarından Güneş yelkenlerine fikirler değerlendirildi ve bazı teklifler hayata geçirilebilir bulundu. Bazı radikal olanları, nükleer itimli uzay aracı (örneğin Orion Projesi), füzyon depolu sistem (örneğin Daedalus Projesi) ve füzyon jetleri gibi sistemler, inşası çok pahalı bulundu.
Bu önerilerden bazıları günümüz teknolojisi ile yapılabilecekken Alcubierre “Warp” iticisi gibi diğerleri henüz teorik aşamadalar. Radyo Frekan Boşluk İticisi (bir başka değişle, Cannae veya EM İtici) gibi daha başka fikirler ise bilim çevrelerini yeterince tatmin etmiyor.
Fakat Fischer’ın dediği gibi, daha önce bu gibi zorluklar bizi durdurmadı ve Yer yüzünde hangisinin yapımının en fazla fayda sağlayacağına dair masada çeşitli seçenekler var.
“Ne kadar enerji gerektiğini hesaplamaya çalıştığınızda göz korkutucu bir hedef ancak zorlukları yenme ihtiyacı bizi hiç durdurmadı. Birbirine bağlı bir grup robotik uzay aracını yaklaşık 40 yıl gibi bir sürede yıldız sistemine ulaştıracak hızlara nasıl çıkarılacağını halletmemiz gerekmekte. Alfa Centauri robotlarından gelen mesajları toplayabilecek hassasiyette alıcılar üretmeliyiz. Bu sorunları çözmedeki izlenecek yolda, cep telefonları, diz üstü bilgisayarlar veya GPS konum servisleri gibi bizleri etkileyen teknolojiler olacak.”
Mesafe ne olursa olsun, uzay araştırmaları alanında atılan her yeni cesur adımın çok ciddi bir şekilde planlanması ve dikkatle gözden geçirilmesi gerekmekte. Artık Güneş Sistemi’ni etkili bir şekilde inceleyebildiğimiz için onun ötesine geçmek şimdiki büyük sınavımız. Fakat uzay keşifleri tarihinden öğrendiğimiz üzere büyük sınavları kabul etmek içimizdeki en iyileri ortaya çıkarmanın en güzel yoludur.
İlk bakışta hedef başa çıkılamaz gibi görünse de, üzerine yapılan çalışmalar birçok çığır açan buluşa ve başka faydalara yol açmakta. Fischer’ın eklediği üzere, Alfa Centauri sistemini bir sonraki hedef olarak belirlemek, bizden öncekilerin Ay’a gitme tutkusu ile aynıdır ve sonucunda aynı derecede mükafatı olacaktır.
“Alfa Centauri’nin keşfi insanlığın büyük hayali. 1960’larda Ay’ı keşfetmek üzere Apollo görevini gönderdik ve insanlık Yeni Ufuklar görevi ile Güneş Sistemizin en dış sınırlarına ulaşarak uzay keşiflerinde yakın zamanda büyük bir adım daha attı. Alfa Centauri’ye gönderilecek bir görev sıradaki büyük sıçramamız olabilir.”
İşte önümüzdeki yıllarda meyvelerini vermesini umduğumuz bazı radikal fikirler. Aksi taktirde Alfa Centauri’ye gönderilecek herhangi bir görev doğal olarak oldukça yavaş olacaktır ve ben şahsen orada neler olduğunu yaşarken görmek istiyorum.
Matt Williams‘ın Universe Today sayfasındaki yazısından Türkçe’ye çevrilmiştir.
Kaynak: We Explored Pluto, Now Let’s Explore The Nearest Star! – Universe Today