Astronomlar uzak bir yıldızdan gelen garip sinyaller aldılar. Dünya dışı gelişmiş uygarlıkları araştıran bilim insanları bu sinyallere daha yakından bakıyorlar.
Kuzey yarım küre gök yüzünde, Samanyolu’nda gezinirken, Kuğu (Cygnus) ve Çalgı (Lyra) isimli iki takımyıldızı var. Bu iki takımyıldızı arasında, çıplak gözle görünmeyen fakat Kepler Uzay Teleskobu ile görülebilen ve 2009 yılından günümüze gözlemleri yapılan sıra dışı bir yıldız var.
Yale’de doktora sonrası araştırma yapan Tabetha Boyajian, “Daha önce böyle bir şeye hiç rastlamadık” diyor. “Bu gerçekten çok garipti. Bunun kötü veriden veya uzay aracının hareketinden kaynaklandığını düşündük ancak her şeyi kontrol etmiştik” diyor.
Kepler, yıldızlardaki küçük ışık değişimlerini takip ediyor, aynı anda 150000 yıldıza bakıyor çünkü bu küçük değişimler önlerinden geçen cisimlerden kaynaklanmakta. Özellikle tekrarlayan değişimler yörüngelerindeki gezegenlerden kaynaklanmakta.
Kepler Uzay Teleskop’u gözlediği tüm yıldızlardan çokça ışık toplamakta. O kadar çok ki Kepler’in bilim takımı algoritmaları ile tek başlarına bütün veriyi işleyememekteler. İnsan gözüne ve sezgisine ihtiyaçları olmakta, ki insan, bazı model tanımlamalarında eşsizdir.
Kepler astronomları, “sivil bilim insanları” evlerinin konforunda, yıldızların saldığı ışık modellerini tanımlayabilsin diye Gezegen Avcıları programını kurdu.
2011’de bazı sivil bilim insanları bir grup yıldızı “ilginç” ve “acayip” olarak işaretlediler. Yıldızın ışık modeli, Kepler’in gözlediği diğer bütün yıldızlardan farklı görünüyordu.
Işık modelinden yıldız etrafında devasa bir kütlenin, sıkışık bir alanda dolandığı sonucu çıkmaktadır. Bu yıldızın genç olduğu durumlarda beklenen bir durumdur. Güneş sistemimiz ilk oluştuğu 4.5 milyar yıl önce, kütle çekimi ile düzenlenmeden önce, kaya ve buzdan yüzük oluşmamış, toz ve gaz bulutu ile çevrelenmişti.
Fakat bu sıra dışı yıldız genç değildi. Genç olsaydı fazladan kızılötesi ışık kaynağı olan toz ile çevreli olabilirdi. Bu yıldız etrafında kızılötesi ışık kaynağı izine rastlanmamaktaydı.
Bu yaşlı bir yıldızdı.
Ve yine de bu kütle ile çevreliydi. Aksi durumda Kepler’in teleskobuna ulaşabilecek fotonları engelleyebilecek kadar büyük bir kütle. Eğer bu birikinti doğal ise çok yakın zamanda oluşması gerekir. Aksi halde şimdiye çoktan gitmesi gerekirdi. Yer çekimi tarafından birleştirilir ya da yıldızı tarafından yutulurdu.
Gezegen Avcıları’nın denetçilerinden Yale Doktora Sonrası araştırmacısı Boyajian yakın zamanda acayip ışık desenli yıldızları anlatan bir makale yayınladı. Sivil bilim insanlarından bir kısmının ismi yardımcı yazar olarak geçmekte. Makale; aletsel etkiler, astroid kuşağından kaynaklı birden fazla çarpışma, bir zamanlar Ay’ı oluşturan gezegen boyutlarındaki çarpışmalar gibi farklı senaryoları irdelemekte.
Makale biri haricindeki tüm açıklamaların eksik kaldığını buluyor. Eğer ki bir başka yıldız sıra dışı bu yıldızın yanından geçmiş ise içe doğru bir göktaşı denizine sahip olmalıydı. Yeterli sayıda gök taşı bu ışık değişim modelini oluşturabilirdi.
Fakat bu çok sıra dışı bir rastlandı olurdu, çünkü olayın çok yakın zamanda, insanların teleskobu geliştirmeden sadece bir kaç milenyum öncesinde gerçekleşmiş olması gerekirdi. Bu, kozmik ölçekte çok kısa bir zaman dilimidir.
Ve yine de açıklama çok nadir ve rastlantısal olmak zorunda. Sonuçta, bu ışık deseni 150000 yıldız içinde başka hiç bir yerde ortaya çıkmadı. Orada bir şeylerin garip olduğunu biliyoruz.
Boyajian ile telefonda görüştüğümüzde, makalesinde sadece “doğal” senaryoları incelediğini söyledi. Fakat “diğer durumları” da göz önünde bulundurduğunu söyledi.
Penn State Üniversitesi astronomlarından Jason Wright, ışık modelinin alternatif bir açıklamasını yayınlamaya hazırlanıyor. SETI araştırmacılarının uzun süredir iddiası, uzak medeniyetlere ait yıldızlarının etrafında büyük miktarlarda yapay teknolojiyi fark edebileceğimiz fikriydi. Wright ve yardımcı yazarlarının söylediği, alışılmadık bu yıldız ışığı modelinin, “bir grup büyük yapı”; yıldızlarından gelen ışığı biriktirmek için tasarlanmış, belki güneş ışığı biriktirici panellerinin oluşturacağı değişim ile tutarlı olduğuydu.
Wright “Boyajian bana verileri gösterdiğinde, çılgın görüntüsü karşısında büyülendim.” diyor. “Uzaylılar her zaman için en son göz önünde bulunduracağınız hipotez olmalı ama bu ancak uzaylı bir medeniyet yapısından kaynaklanabilecek bir değişimdi.”
Boyajian şimdi Wright ve SETI Araştırma Merkezi yöneticisi Adrew Wiemion ile birlikte çalışıyor. Üçü birlikte bir teklif hazırlıyorlar. Sıra dışı yıldıza, teknolojik aktivite kaynaklı radyo sinyal salınımı var mı anlamak için dev bir çanak anten yönlendirmek istiyorlar.
Eğer ölçülebilir miktarda radyo dalgası görebilirlerse esas yapmak istedikleri; bunun Yer kaynaklı radyo sinyallerinin evrene dağılması durumunda olduğu gibi teknolojik kaynaklı olup olmadığına asıl karar verecek olan Meksiko’daki Very Large Array (VLA) ile gözlemini yapmak.
Her şeyin yolunda gittiğini varsayarak, ilk gözlemler Ocak ayında olacak ve takip eden gözlemler önümüzdeki sonbaharda olacak. Eğer herşey geçekten çok yolunda giderse, sıradaki gözlemler daha erken olabilir. Wright, “Eğer heyecan verici bir şeyler görürsek, yönetimden VLA ile ayrıcalıklı bir zaman tahsisi isteyebiliriz.” diyor. “Ve böyle bir durumda, hemen yapılmasını isteyebiliriz.”
Bu esnada, Boyajian, Siemion, Wright, sivil bilim insanları ve kalan herkes, gök yüzüne uzun uzun bakıp Kuğu ile Çalgı arasında, bir ihtimal sadece bir ihtimal, birinin bize baktığı ve Güneş’teki 365 günde bir o küçük değişimi gördüğünü düşünüp kendimizi mutlu etmeliyiz.
Kaynak: The Atlantic
Bu yazı Ross Andersen’in 13 Ekim tarihli yazısının çevirisidir.
This is a translation of an article written by Ross Andersen